Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, tabiat varlıklarının korunmasına yönelik çalışmalarını büyük özveriyle, yoğun ve aralıksız sürdürüyor. Bakanlığın Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilen İzmir-Karaburun yarımadasındaki kıyı bölgelerde insan ve doğa dengesinin sürdürülebilir olması, doğal, kültürel, tarihi, eğitsel ve estetik değerlerin koruma altına alınarak gelecek nesillere aktarılması amacıyla yürütülen ‘Biyoçeşitlilik Araştırma Projesi’nde artık sona yaklaşılıyor.
Ülkemizde kara, kıyı ve deniz koruma alanları bakımından, kapsadıkları coğrafya nedeniyle oldukça önemli bir yeri olan “Özel Çevre Koruma Bölgeleri”nde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çalışmalarına yoğun bir şekilde, özveriyle ve titizlikle devam ediyor.
İzmir-Karaburun yarımadası, Bakanlığa bağlı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün “Özel Çevre Koruma Bölgesi” çalışmaları kapsamında belirlemiş olduğu alanlardan sadece biri.
Amaç, İnsan ve Doğa Dengesinin Sağlanması ve Sürdürülebilir Olması
Bu bölgede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın kontrolünde 2020 yılının Eylül ayından beri devam eden bir proje gerçekleştiriliyor. Yürütülen proje, Karaburun yarımadasındaki kıyı alanlarda insan ve doğa dengesinin sürdürülebilir olması; bu bölgelerdeki doğal, kültürel, tarihi, eğitsel ve estetik değerlerin gelecek nesillere aktarılması ve tanıtılması açısından büyük önem taşıyor. Bu kapsamda bahse konu alanda “biyoçeşitlilik” araştırmaları yapılıyor.
Mordoğan mevkiinde bulunan Küçük-Büyük Ayıbalığı Koyu’ndaki mağaralar, Karaburun merkezinde yer alan Büyük-Küçük Ada, Kalecik Mevkii, Bozköy Barajı, Badembükü, Tuzla Koyu ve İris Gölü, proje kapsamında incelenen ve çalışmalar yapılan bölgelerden bazılarıdır.
Karaburun yarımadası özellikle yarasalar, küçükbaş hayvanlar, yaban domuzu, sürüngenler ve kuş türleri için yaşam alanı sunuyor.
Bu yerlerden Badembükü’nde bulunan ve çok özel bir bitki türü olan Kum zambağı, doğada yalnızca deniz kıyısı kumsallarında kendini gösteren bir türdür. Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu bitki türü için en büyük tehdit yapılaşmadır. Kum Zambağı, kozmetik ürün yapımında kullanılırken, yurtdışına çıkarılması yasaklanmıştır.
Yarımadada korunması gerekli sulak alanlardan biri olan İris Gölü ise Kuzey ve Güney Ege göç bölgesi içerisindeki balıkçılar ve leylekler için önemlidir. Anadolu-Balkan pürtüklü semenderi için de bir yaşam alanıdır.
Dağ, Orman, Kıyı ve Sulak Alan Ekosistemi, Biyoçeşitlilik Açısından Oldukça Zengindir
Bitkisel anlamda özel türlerin olduğu Karaburun ÖÇKB, bir yandan nesli tükenmekte olan türler için yaşam ortamı sunarken diğer yandan korunmasına da olanak tanıyor.
Önemli kuş alanı olarak tanımlanan Karaburun yarımadasında 258 adet kuş türü belirlenmiş, bunlardan 17 tanesi ÖÇKB için yeni kayıt niteliği taşırken 14 tanesi de Karaburun’a özel olarak kayda geçilmiştir.
Karaburun-Ildır körfezi ÖÇKB iç suları için 6 adet balık taksonu yeni kayıt olarak tespit edilmiştir.
Yine Omurgasız hayvanlar kategorisinde 46 taksonun 34’ü ÖÇKB için yeni kayıt olarak saptanmıştır. İncelemelerde bu omurgasız hayvan türlerinden 3’ünün endemik tür olduğu not edilmiştir.
Bölgede 18 adet farklı habitat tipi tespit edilmiştir. Proje alanında gerçekleştirilen arazi çalışmalarından elde edilen verilere göre alanda; 2 adet tohumsuz bitki, 489 adet tohumlu bitki keşfedilmiştir. Bu bitkilerden 80 tanesi, Karaburun-Ildır Körfezi ÖÇKB için yeni kayıt niteliği taşımaktadır.
Arazi çalışmalarında 21 adet memeli türüne rastlanmış, bu türlerden 3 tanesi uzun kulaklı yarasa olmakla beraber ÖÇKB için yeni kayıttır.
Çalışmalarda 20 adet sürüngen kayıt altına alınmıştır.
Uzman ekiplerce bu güne kadar 21 aydır arazide yürütülen yoğun çalışmalar sonucunda teşhisi tamamlanarak kayıt altına alınan toplam 1106 adet flora ve fauna taksonu mevcuttur. Bunlardan 142’si, ÖÇKB için yeni kayıt niteliği taşıyan taksonlardır.
Proje Yılsonunda Tamamlanacak, Mevcut Durum Ortaya Çıkarılacak
Projenin temel stratejisini, sürdürülebilirlik anlayışı oluşturmaktadır.
Tüm çalışmalar, uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler çerçevesinde yapılmış olup projenin bu yılın sonunda tamamlanmış ve raporlanmış olması öngörülmektedir.
Rapordaki sonuçlara göre bölgede fiziksel bir altyapı planlaması yapılacak, stratejik anlamda sürdürülebilir planlar tekrar gözden geçirilerek mevcut durum ortaya konacak.