Son günlerde bazı basın yayın organlarında yer alan haberlerde; “Marmara’nın çok büyük bölümünün artık deniz özelliklerine sahip bir su kütlesi olmaktan çıktığı, foseptiğe dönüştüğü ve denizin doğu kesimlerinde yer yer oksijensiz bölgeler olduğu belirtilerek, evsel atıksuların biyolojik arıtmadan geçirilmeden denize verildiği” ifade edilmektedir.
Marmara Denizi kıyılarında yoğunlaşan kentleşme, kara ve denizde gerçekleştirilen turizm faaliyetleri, kıyı bölgelerinin sunduğu imkânlar nedeniyle hızla artan endüstriyel faaliyetler, deniz taşımacılığı, iç bölgelerden nehir ve dereler vasıtasıyla gelen tarımsal, evsel ve endüstriyel kirlilik gibi çeşitli kaynaklardan kirlenmeye maruz kalmaktadır.
Kirlenmenin kontrol altına alınabilmesi için bir strateji oluşturulması amacıyla, Marmara Denizi’nin oşinografik yapısının, deniz ortamındaki kirlilik durumunun, kirliliğin zamana bağlı olarak gösterdiği değişimin, biyo-çeşitliliğin ve çeşitliliği sınırlayan etkilerin belirlenebilmesi ve bu etkenlere ilişkin veri setlerinin oluşturulması gerekmektedir. Bu kapsamda Bakanlığımızca bir dizi çalışma sürdürülmektedir.
Marmara Denizi’nin ekosistem ve kirlilik kalite göstergelerine göre incelenmesi Bakanlığımız tarafından yürütülen “Denizlerde Kirlilik İzleme Projesi” kapsamında 2009-2010 yıllarında İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, 2011 yılında ise TÜBİTAK-MAM tarafından çalışma yapılmıştır.
Marmara Denizi’nin ekosistem ve kirlilik kalite göstergelerine göre 2011 yılı için Bakanlığımızca toplam 64 istasyonda yaptırılan izleme çalışmalarına göre;
Marmara Denizi, İstanbul Boğazı Karadeniz girişinden Çanakkale Boğazı Ege Denizi çıkışına kadar, sığ istasyonlar hariç, iki tabakalı bir yapıya sahiptir. Marmara Denizi’nin bu tuzluluk farkına dayalı iki tabakalı yapısı sebebi ile üst, ara ve alt su tabakalarındaki çözünmüş halde bulunan oksijen ve besin maddelerinde önemli konsantrasyon farklılıkları mevcut olup, alt ve ara su tabakaları (yaklaşık olarak 15 metrenin altındaki sular) üst su ile karşılaştırıldığında oksijence fakir ve besin elementlerince zengindir. Ayrıca; Boğaz üst akıntısı ile Karadeniz suları ve Tuna Nehrinin vasıtası taşınan yükler de Marmara Denizi’ne karışmaktadır.
Çözünmüş oksijen değerleri 2009 yılından bugüne Marmara Denizi yüzey suları genelinde herhangi bir değişiklik göstermemiş olup; 8-10 mg/l düzeyinde bulunmaktadır. Ayrıca; Nitrit, nitrat ve amonyak değerleri Kasım-Nisan ayları arasında Karadeniz’den giren suların besin tuzlarının (özellikle nitrat iyonları) Marmara Denizine karışması ile bazen zenginleşmekle birlikte izleme proje sonuçlarına göre yıllara sari azalma eğilimindedir.
AB uyum sürecinde “Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği, Hassas ve Az Hassas Su Alanları Tebliği” uyarınca Marmara Bölgesinde; Bandırma körfezi, Gemlik Körfezi-İstanbul Boğazı doğu girişi arası, İstanbul Boğazı batı girişi-Büyükçekmece arası hassas alan olarak ilan edilmiştir. Bu alanlarda yeni yapılan tesislerde azot ve fosfor giderimi yapılması sağlanmaktadır. Ayrıca; yapılan çalışmalar neticesinde Marmara Bölgesinde mevcut atıksu arıtma tesislerindeki yenilenme ihtiyacı ve kurulması öngörülen atıksu arıtma tesisleri belirlenmiştir. Buna göre mevcut tesislerden iyileştirme yapılması gerekirken; yeni kurulacak tesisiler ve özellikleri ile N,P giderim ihtiyacına ilişkin tespitler yapılmıştır. Belediyeler başta olmak üzere tespitler ilgili kurum-kuruluşlar ile paylaşılarak konunun takibi üst düzey çalışmalar ile yapılacaktır.
Bakanlığımız koordinasyonunda Marmara ve Susurluk havzaları için Havza Koruma Eylem Planı hazırlanmış; havzalarda tüm yerleşim birimleri için kentsel AAT planlamaları ile revizyon çalışmaları yapılmış; kolektör hatlarının güzergâhları belirlenmiş ve bunların maliyet analizleri ortaya konmuştur.
Marmara Havza Koruma Eylem Planına göre Marmara Havzası‘nın bütünü (İstanbul, Kocaeli, Kırklareli, Yalova, Tekirdağ ile Balıkesir ve Bursa illerinin bir bölümü) için kanalizasyona bağlı olan nüfus 15.540.859 ile havza nüfusunun % 93 üne karşılık gelmektedir.
Marmara Havzası Kanalizasyona Bağlılık Durumu
Havza bütününde atıksuları arıtılan nüfus 14.124.649 ile havza nüfusunun %84 üne karşılık gelmektedir. Bu sayıya ön (fiziksel artma), ikincil (biyolojik) ve ileri (nütrient giderimi) arıtma uygulanan tesislere bağlı nüfusun tamamı dahildir.
Marmara Havzası Atıksu Arıtma Tesisine Bağlı Nüfus Göstergeleri (2009 Yılı verileri)
2010-2011 yılında faaliyete geçen yeni atıksu arıtma tesisleri ile nüfusa göre arıtılan atıksu oranı artmıştır. Örneğin Ataköy İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi 400.000m3/gün kapasiteli olup, 2010 yılında devreye girmiştir. Yalova ili nüfusunun %96 sı, İstanbul, Kocaeli, Bursa illerinde ise nüfusun %90 ının atıksuları arıtılmaktadır. Bursa ve Balıkesir illerini de içine alan Susurluk Havzası‘nın bütünü için kanalizasyona bağlı olan nüfus 2.528.348 ile havza nüfusunun %99 una karşılık gelmektedir.
Bilindiği üzere Ülkemiz sanayisinin %50’si bu bölgede yer almakta ve bu çerçevede çeşitli organize sanayi bölgeleri (OSB) de bu bölgede kurulmuştur. Dilovası OSB atıksu arıtma tesisinin 2010 yılında devreye girmesi bölgeye yapılan deşarj yükünün azaltılmasında önem arz etmektedir. Bununla birlikte; Susurluk havzasında toplam nüfusun atıksu arıtma tesisine bağlılık oranı da %79’dur.
Marmara havzasında denize deşarj edilen toplam azot ve fosfor yükünün %34 ü tarım ve hayvancılıktan kaynaklanmakta olup, bölgede yapılacak iyi tarım uygulamaları ile denize ulaşan kirlilik yüklerinin önüne geçilecektir.
Diğer taraftan; Marmara Denizi ve Boğazlar yoğun gemi trafiğine sahiptir. Bu kapsamda; gemi kaynaklı kirliliğin önlenmesi amacıyla; 28 Aralık 2011 tarihi itibarı ile Marmara Bölgesi''nde 112 adet kıyı tesisinde gemilerden atık alınması hizmeti verilmektedir. 5312 sayılı “Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun ve Uygulama Yönetmeliği” kapsamında gerçekleştirilen Ulusal ve Bölgesel Acil Müdahale Planlarının Hazırlanması Projesi dahilinde Marmara ve Boğazlara ilişkin bir adet bölgesel Acil Müdahale Planı hazırlanmıştır.
Ayrıca, Karadeniz petrollerini taşıyan tankerler tarafından Marmara Denizi’ne yıllık yaklaşık 1,5 milyon ton balast suyu deşarj edilmektedir. Balast suları ile taşındığı bilinen alg patlamasına sebep olan zararlı kırmızı alg türleri Marmara Denizi’nde yaşayan deniz ekosistemi ve özellikle de bu bölgede yaşayan habitat için risk oluşturmaktadır. Balast sularının kontrol altına alınması ve yönetimine ilişkin olarak altyapının oluşturulması ve mevzuat çalışmaları devam etmektedir.
1991-1992 yılında Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yürütülen “Marmara, Ege ve Akdeniz’de Demersal Balıkçılık Kaynakları Sörvey Raporu’na göre Marmara Denizi’nde yaz dönemi boyunca 20-500 metre arasında değişen derinliklerde demersal balıklar için 33 familyaya ait 51 tür bulunmuştur. Ayrıca; Bakanlığımızca yaptırılan izleme çalışması sonucunda; Kasım 2011döneminde ve 10-100 metre arası derinliklerde gerçekleştirilen bu araştırma sonucunda ise 60 familyaya ait 87 balık ve makrozoobentik tür tespit edilmiştir. Elde edilen tüm av kompozisyonun içerisinde 36 familyaya ait 60 tür demersal balık bulunmaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından “Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği” çerçevesinde yapılan izleme çalışmalarına göre 2008 yılında Marmara Bölgesinde toplam 282 noktadan numune alınarak izleme yapılırken, 2010 yılında bu rakam 554’e çıkmıştır ve 473 nokta Yönetmeliğe uygun değerlere sahiptir. 2008 yılından bu yana Marmara Bölgesinde yüzme suyu alanı sayısı % 96 artış göstermiştir. Marmara Bölgesinde 23 plaj, 3 marina ve 1 yat “2011 yılı Mavi Bayrak” ödülünü almıştır.
Marmara denizinin su kalitesinin iyileştirilmesi ile ekosisteminin korunarak sürdürülebilmesi için çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar Marmara denizi çevre kalitesini iyileştirmekte, kötüye gidişi durdurmaktadır. Ancak; mevcut durumun iyileştirilmesi, Marmara denizinin iyi çevre koşullarına ulaştırılması için ilgili kurum-kuruluşların, sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere toplumun her kesiminin mevzuat kapsamında gereğini yapmaları önem arz etmektedir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.